DARWİNİZM'İN ÇİN SEFERİ
Darwinizm'in
Çin Seferi
Komünizm
gerçekte sapkın bir Avrupa ideolojisidir. Avrupalı filozoflar tarafından ortaya
atılmış, ilk kez Avrupalı eylemciler tarafından uygulamaya konmuştur. Ve
gerçekte Avrupa'da kök salan materyalist din düşmanlığının bir sonucundan başka
bir şey değildir. Çin gibi Avrupa'dan her anlamda uzak, içine kapalı bir ülkeye
kadar bu ideolojinin nasıl ulaştığı ve orada nasıl kök saldığı merak
edilebilir. Bu merakla yakın Çin tarihine baktığımızda ise, karşımıza tanıdık
bir tablo çıkar: Çin'e komünizmin gelmesi, ateizmin gelmesiyle eş anlamlıdır.
Ateizmin gelmesi ise, Darwinizm'in gelmesi demektir.
Çin,
18. yüzyılın sonlarına dek Batı kültüründen son derece uzak, kendi içine kapalı
bir toplum olmuştur. 19. yüzyılda ise ülkeye gelmeye başlayan İngiliz
tüccarlar, pek çok değişimi de beraberinde getirmiştir. Bu tüccarlar tarafından
Çin'e ilk kez o zamana kadar tanınmamış bir madde olan afyon getirilmiş, Çin
toplumunda bir salgın gibi yayılan afyon tüketimi yüzünden Çin ve İngiltere
arasında iki kez savaş çıkmıştır. Sonunda İngiltere, Çin'i dize getirmiş ve
Hong Kong başta olmak üzere Çin'in önemli kentleri İngiliz etkisi altına
girmiştir.
İngiliz
emperyalizminin bu şekilde Çin'e girmesi, bu emperyalist yapının bilimsel
dayanağı haline gelmiş olan (bkz. Harun Yahya, Darwin'in Türk Düşmanlığı) Darwinizm'i de bu ülkeye sokmuştur. 19.
yüzyıl Avrupası'na hakim olan materyalist ve Darwinist fikirler, Çinli aydınlar
arasında hızla yayılmaya başlamıştır. Evrimci yazar Robert Miller, Encyclopedia of Evolution (Evrim
Ansiklopedisi) adlı kitabında bu konuda şunları yazar:
19. yüzyılda Batı, Çin'i, izole
olan ve eski gelenekleri sürdüren bir uyuyan dev olarak görüyordu. Çok az
Avrupalı, Çinli entelektüellerin
Darwin'in evrim teorisini hevesle benimsediklerini ve değişim için ümit vaat
ettiğini kavradıklarını anladı. Çinli yazar Hu Shih'e göre 1898'de Thomas Huxley'in Evrim ve Etik kitabı yayımlandığında Çinli entelektüeller
tarafından hızla onaylandı. Zengin kişiler ucuz Çin yayımlarına sponsorluk
ettiler, böylece kitlelere geniş bir şekilde yayılabildi.57
Osmanlı'nın
son dönemlerinde Batı etkisiyle materyalist fikirlere kapılan bazı Jön Türkler
gibi, Çin'in son dönemlerinde de materyalizmi ve Darwinizm'i benimseyen
ideologlar ortaya çıkmıştır. Bu gelişmenin de etkisiyle, 1911 yılında binlerce
yıllık Çin İmparatorluğu lağv edilmiş ve yerine Çin Cumhuriyeti kurulmuştur.
Cumhuriyeti kuran kadro, her ne kadar Batı aleyhtarı bir söylem ve politikayla
ortaya çıksa da, gerçekte Batı emperyalizminin temellerini oluşturan ırkçı ve
Sosyal Darwinist anlayışı aynen benimsemişlerdir. Amerikan The New Republic dergisinde Jacob Heilbrunn imzasıyla yayınlanan
bir makalede bu konuda şunlar yazılıdır:
O günlerde Batı'ya karşı Batılı
fikirleri ve icatları kullanma düşüncesi zirvedeydi. 4 Mayıs 1919'da Pekin'de
gerçekleştirilen ünlü protesto gösterilerinin öncesinde, modernizm, demokrasi,
yurtseverlik ve bilim çağrıları yapılıyordu... Ama Tu Wei-ming'in sonradan
yazdığına göre, "aslında bunlar ne bilim ne de demokrasiydi, sadece
pozitivizm ve popülizmdi. 4 Mayıs döneminde, Jakobenvari kollektivizm Çin'deki
entelektüel dünyayı sarmış durumdaydı." Gizli bir derginin yayıncılığını
yürüten Liang Qichao gibi reformistler,
Darwin ve Spencer'ın basitleştirilmiş ama popüler bir versiyonundan son derece
etkilenmiş durumdaydı. Irklar
arasındaki savaşı, ilerlemenin bir gereği olarak görüyorlardı.58
Alıntıda
adı geçen Herbert Spencer, Darwin'le aynı dönemde yaşamış ve Darwin'in
teorisini toplum bilimlerine uyarlamış ırkçı bir düşünürdür. Avrupalı ırkların
üstünlüğünü, ırklar ve milletler arasında daimi bir çatışma olması gerektiğini,
toplumda fakirlere ve düşkünlere yardım edilmemesini ve daha pek çok şiddet,
adaletsizlik ve zulüm yanlısı fikri ortaya atmıştır.
Darwin'den
ve Spencer'dan etkilenen Çinli entelektüeller arasında, Yen Fu (veya Yan Fu) ile Ding
Wenjiang gibi, modern Çin'in kuruluşunda fikirleriyle büyük etki oluşturan
isimler de vardı. Amerikalı tarihçi Benjamin Schwartz Chinese Communism and the Rise of Mao (Çin Komünizmi ve Mao'nun
Yükselişi) adlı kitabında, Yen Fu'yu ve onun Darwinist fikirlerini önemle
vurgular. Schwartz'a göre, Yen Fu, "Spencer'ın teorisi gibi Batılı
ideoloji ve teorileri aynen almış ve bunları toplumu dönüştürmek ve güç ve
zenginliğe ulaştırmak için meşru yöntemler olarak görmüştür.59 Schwartz'ın ifadesiyle, Yen Fu için "Darwin'in teorileri sadece gerçekliği tarif etmekle
kalmamış, aynı zamanda değerleri ve izlenecek yöntemleri de belirlemiştir."60
Ding Wenjiang (Ting Wen-chiang diye de yazılır) ise
komünizme öncülük etmiş bir diğer önemli Çinli ideologdur. Onun görüşlerinin
temel dayanağı da yine Darwinizm'den başka bir şey değildir. Ding, 1910'lu ve
20'li yıllarda Çin'i etkileyen "Yeni
Kültür" hareketinin en önemli temsilcisidir. Bu hareketin en önemli
özelliği, Çin toplumunun dini inancı olan Konfüçyanizm'e karşı çıkması, bunun
yerine materyalist bir dünya görüşünü savunmasıdır. (Yeni Kültür hareketi, hem
Mao'nun komünizminin hem de ona rakip olan Chiang Kai-shek faşizminin fikri
öncüsüdür.)
Amerikalı
tarihçi Charlotte Furth Ting Wen-chiang:
Science and China's New Culture (Ding Wenjiang: Bilim ve Çin'in Yeni
Kültürü) adlı kitabında, Yeni Kültür hareketinin duayeni olan Ding Wenjiang'ı
çok detaylı olarak inceler. Furth'a göre, Ding'in yaptığı şey, Darwin, Huxley ve Spencer gibi evrimci ideologların
fikirlerini Çince'ye çevirmekten başka bir şey değildir. Hatta Furth bu
nedenle Ding'i "Çin'in Huxley'i"
olarak tanımlar.61 (Huxley, Darwin'in en büyük destekçisidir ve
hatta bu nedenle yaşadığı dönemde "Darwin'in çoban köpeği" olarak
anılmıştır.) İngiltere'deki Glasgow Üniversitesi'nde zooloji ve jeoloji üzerine
çalışan Ding, 1911 yılında Çin'e dönmüş ve yeni kurulan Çin Cumhuriyeti'nde
Darwinist ve materyalist fikirleri yaymak için çaba harcamıştır. Ding, Charles Darwin'in kuzeni olan Francis
Galton tarafından ortaya atılan öjeni teorisini dahi savunmuştur.62 (Öjeni, bir insan ırkının içindeki hasta ve
sakat insanların yok edilmesi ve sağlıklıların "çiftleştirilmesi"
yoluyla sözde evrimsel bir ilerleme sağlamayı amaçlayan teoridir ve en yoğun olarak
Nazi Almanyası'nda uygulanmıştır.)
Yeni
Kültür hareketi hakkındaki önemli bir yorumu da, Harvard Üniversitesi tarih
profesörü James Reeve Pusey yapmaktadır:
Yeni
Kültür hareketinin sloganlarının hepsi, Darwin'in daha önceden desteklemiş
olduğu sloganlardı ve şimdi
yine bu sloganları desteklemeye devam ediyordu. O (Darwin), Yeni Kültür hareketinin en önemli ruhani lideriydi...
Çünkü onun teorisi, Yeni Kültür hareketi liderlerinin ısrarla belirttiği
gibi... "bugünün geçmişten daha iyi olduğunu, ve geleceğin de bugünden
daha iyi olacağını ispatlıyordu". Bu, anarşistlerin ortaya attığı
"şimdiyi düşün ve geçmişi boşver" veya sonradan komünistlerin ortaya atacağı "şimdiye önem ver ve geçmişi
unut" solganlarının ardındaki inancı oluşturuyordu.63
İşte,
20. yüzyıl başlarında Darwinizm'in Çin'e yayılması sonucunda ortaya çıkan bu
gibi Çinli ideologlar, önce "Kuomintang" partisi altında örgütlenen
faşist eğilimli Çin milliyetçiliğini, ardından da Çin komünizmini
doğurmuşlardır. Kanadalı Darwinist filozof Michael Ruse New Scientist dergisinde yayınlanan bir makalesinde, bu konuda şu
değerlendirmeyi yapar:
Batıda evrim teorisi dini ve
entelektüel bir engel ile karşılaşmıştı. Ancak Çin'de böyle olmadı ve Darwinizm bir kerede köklendi. Aslında,
bazı açılardan Darwin neredeyse bir
Çinli gibi kabul ediliyordu! Taoist ve Neo-Konfüçyüsçü düşünce her zaman
insanların "eşyalığını" vurgulamıştır. Varlığımızın hayvanlarınkiyle
aynı olması fikri onlar için büyük bir şok olmadı... Bugün resmi felsefe (bir
çeşit) Marxizm-Leninizm'dir. Fakat, Darwinizm'in
seküler (din dışı) materyalist yaklaşımı (şimdi yaygın olan felsefe anlamında)
olmadan, taban Mao'ya ve onun devrimcilerine bağlanamazdı.64
0 yorum: