STALİN NASIL KOMÜNİST OLDU ?
Stalin Nasıl Komünist Oldu?
Stalin,
1879'da Gürcistan'daki küçük bir kasabada fakir bir ailenin çocuğu olarak
doğdu. İsmi, Iosif Vissarionovich Djugashvili idi. Rusça'da "Demir
Adam" anlamına gelen "Stalin" ismini, 1913'ten sonra kullanmaya
başlayacaktı.
Stalin'in
annesi dindar bir kadındı. Binbir güçlükle yetiştirdiği oğlunun bir din adamı
olmasını istiyordu. Bu nedenle onu Gori'deki bir Kilise okuluna yazdırdı.
Burada 5 yıl boyunca öğrenim gören Stalin, okulunu bitirdiğinde, Tiflis'teki
din enstitüsüne girdi ve Gregoryen Ortodoks Kilisesi'nde bir rahip olabilmek
için çalışmaya başladı. Ancak tam bu sıralarda, okuduğu bazı kitaplar Stalin'in
tüm dünya görüşünü değiştirdi. O zamana kadar dindar bir annenin dindar bir
çocuğu olan Stalin, Allah'a ve dine olan tüm inancını yitirdi ve bir ateist
oldu.
Stalin'e
inancını kaybettiren kitap, Darwin'in Türlerin Kökeni isimli kitabıydı.
Oxford
Üniversitesi'nde tarihçi Alex de Jonge, Stalin
and The Shaping of the Soviet Union (Stalin ve Sovyetler Birliğinin
Şekillenmesi) adlı kitabında, Stalin'in gençlik yıllarında Darwin'in önemli bir
yer tuttuğunu vurgular. Jonge'a göre, Stalin'in
dini bir eğitim almışken, Allah'a olan inancını yitirmesi, bunun yerine ateizmi
benimsemesi, Darwin'i okumasıyla olmuştur. Stalin'in Marxizm'i benimsemesi
ise bunun ardından gelmiştir. Jonge, bunun Stalin tarafından da özel
sohbetlerinde sık sık vurgulanan bir gerçek olduğunu bildirmektedir.28
İngiliz
tarihçi Alan Bullock da Stalin ve Hitler'in yaşamlarını karşılaştırmalı olarak
inceleyen Hitler and Stalin: Parallel
Lives adlı kitabında, Stalin'in gençlik yıllarında Darwin, Auguste Comte ve
Karl Marx'ın Rusça çevirilerini okuduğunu ve bunlardan etkilendiğini belirtir.29
Aslında bu
aldanış, sadece Stalin'in değil, Rusya'daki genç ve okuyan neslin çoğunun
başına gelmişti. Darwin'in, Huxley'in veya Lamarck'ın o zamanlar bilimsel
sanılan hurafeleri, pek çok Rus gencinin ateist olmasına neden oluyordu.
Tarihçi Orlando Figes, A People's
Tragedy, A History Of The Russian Revolution (Bir Halkın Trajedisi: Rus
Devriminin Tarihi) adlı kitabında, "Lenin'in
gençlik çağlarında Rus aydınları arasında Darwin ve Huxley neredeyse dini bir
kutsallığa sahipti" derken bunu kasteder.30 Figes aynı eserinde,
sonradan Bolşeviklere katılacak olan Semen Kanatchikov adlı genç bir işçinin
evrimci propaganda sonucunda nasıl dinsizleştiğini şöyle bir örnekle anlatır:
Genç
bir işçi kendisine bir kutuyu toprakla doldurup sıcak tutunca solucan ve
böceklerin oluştuğunu göstererek Tanrı'nın insanları yaratmadığını söylemişti.
Zamanın sol kanadının kitapçılarında bulunan bu tip kaba bilim, Kanatchikov
gibi genç işçilerin üzerinde büyük etki yapıyordu. "Şimdi eski
önyargılarımdan kurtulmam beni artan bir tempoya yöneltti" diye daha sonra
yazdı. "... Kiliseye artık gitmedim ve haram yiyecekleri yemeye
başladım".31
Oysa
"canlıları Allah yaratmadı, tesadüfen oluştular" iddiasının dayanağı
gibi gösterilen üstteki alıntıdaki gibi örnekler, başta belirttiğimiz gibi
birer hurafeydi. Toprak içindeki solucanlar ve böcekler, o zamanlar sanıldığı
gibi, tesadüfen ve hiç yoktan orada oluşmuyor, daha önceden toprakta yer alan
yumurtalardan çıkıyorlardı. Ancak bilim dünyası henüz "cansız maddeden
asla canlılık çıkmaz" şeklindeki gerçeği fark edemediği için, bu gibi
hurafeler çığ gibi büyüyor ve yarı cahil Rus gençlerini ateizme sürüklüyordu.
19.
yüzyılın sonunda Rusya'da yetişen bu ateist nesil, 20. yüzyılın başında ateşli
birer komünist olarak sahneye çıktılar.
Bu ateşli
komünistlerin biri Stalin'di. 1898 yılında gizli bir komünist örgüte katıldı. 1901
yılında Brdzola (Mücadele) adlı bir
komünist dergide yazılar yazmaya başladı. Bu tarihten sonra, 1917 yılına kadar,
Lenin'in önderliğindeki komünist hareketin aktif bir militanı oldu. 1917'deki
Ekim Devrimi'nden sonra, Komünist Parti'nin en üst kademesi olan 5 kişilik
Politbüro'nun üyesi seçildi. Lenin'in 1923 yılındaki hastalığıyla birlikte,
Stalin parti içindeki gücünü giderek artırdı. Lenin'in ölümünden sonra da en
büyük güç haline geldi. 1924'den 1929'a kadar geçen beş yıl içinde, parti
içindeki tüm muhaliflerini suikast, idam veya sürgün gibi yöntemlerle tasfiye
etti. Ekim Devrimi'nin mimarlarından olan Trotsky bile Stalin'in hışmına uğradı
ve Sovyetler Birliği'nden sürüldü.
Stalin,
iktidarını bu şekilde sağlamlaştırdıktan sonra, elini topluma attı. Lenin,
Rusya'daki tüm tarım alanlarını devletleştirmeye kalkmış, ancak 1920 ve
1921'deki büyük kıtlık ve tahribat üzerine bu uygulamayı ertelemek zorunda
kalmıştı. Ancak Stalin bu işi gerçekleştirmeye kararlıydı.
"Kollektivizasyon" adı verilen bir politika uygulamaya koydu. Amacı,
köylülerin tüm mallarını devletleştirmek, mahsullerine el koymak, bu mahsulleri
ihraç ederek Sovyet sanayisini ve ordusunu güçlendirmek için kaynak
oluşturmaktı.
Stalin
kollektivizasyonu, öldürerek, işkence ederek, aç bırakarak uygulayacak ve 6
milyon insan kıtlık sonucunda kıvranarak ölürken, yurtdışına yüz binlerce ton
tahıl ihraç edecekti. Stalin iktidarı, insanları, acı çektirerek eğitilmeleri
gereken birer hayvan türü olarak gören materyalist-Darwinist düşüncenin vahşetini
bir kez daha belgeleyecekti.
0 yorum: