LENİN'İN KANLI DEVRİMİ
Karl Marx,
bir siyasi partinin veya hareketin lideri değildi. Sadece bir teorisyendi.
İnsanlık tarihini diyalektik materyalizme göre kurallara oturtmaya uğraşmış,
buna göre geçmişe yorumlar getirmiş ve gelecek hakkında kehanetlerde bulunmuştu.
Marx'ın en büyük kehaneti ise devrimdi. Kapitalist düzenin ayaklanan işçiler
tarafından yıkılacağını ve bu devrimle birlikte "sınıfsız toplum"
doğacağını vaat etmişti.
Marx 1883
yılında öldü. Aradan yıllar, hatta on yıllar geçmesine rağmen, Marx'ın haber
verdiği devrim bir türlü gerçekleşmedi. Avrupalı kapitalist ülkelerde, devrim
gerçekleşmesi bir yana, işçilerin çalışma ve hayat koşullarında kısmen de olsa
iyileşme yaşandı ve işçi-burjuvazi gerilimi azaldı. Devrim gerçekleşmiyordu ve
gerçekleşeceği de yoktu.
Bu ortam
içinde, Marx'ın ölümünden yaklaşık 20 yıl sonra, bir başka önemli isim Rusya'da
ortaya çıktı. Marxistler'in kurduğu Rus Sosyal Demokrat Partisi içinde giderek
yükselen Vladimir İlyiç Lenin, Marxizm'e yeni bir yorum getirdi. Lenin'e göre,
devrimin kendi kendine olması mümkün değildi, çünkü Avrupalı işçiler burjuvazi
tarafından kendilerine sağlanan imkanlar tarafından oluşturulmuştu, diğer
ülkelerde ise zaten kayda değer bir işçi sınıfı yoktu. Lenin bu duruma militan
bir çözüm önerdi: Devrim, Marx'ın öngördüğü gibi işçiler tarafından değil,
işçiler (yani Marxist literatüre göre "proleterya") adına hareket
eden, profesyonel devrimcilerden oluşan, askeri bir disipline sahip "Komünist Parti" tarafından
gerçekleştirilecekti. Komünist Parti, silahlı mücadele ve propaganda
yöntemlerini kullanarak devrim gerçekleştirecek, iktidarı ele geçirdiği andan
itibaren Lenin'in "proleterya diktatörlüğü" adını verdiği otoriter
bir rejim kurulacak, rejim muhaliflerini tasfiye edecek, özel mülkiyeti ortadan
kaldıracak ve toplumun komünist düzene doğru ilerlemesini sağlayacaktı.
Lenin'in
ortaya attığı bu teoriyle birlikte komünizm, eli silahlı terör gruplarının
ideolojisi haline gelmiş oluyordu. Lenin'den sonra da dünyanın dört bir yanında
kendilerini kan dökerek devrim yapmaya adamış yüzlerce "komünist
parti" veya "işçi partisi" ortaya çıktı.
Peki
komünist parti devrim için hangi yöntemleri izlemeliydi? Lenin bu soruyu hem
yazılarıyla hem de eylemleriyle cevapladı: Komünist parti olabildiğince çok kan
dökecekti...
Lenin,
henüz 1906 yılında, yani Bolşevik Devrimi'nden 11 yıl önce, Proletari dergisinde şöyle yazıyordu:
Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu,
silahlı mücadeledir; bu mücadele, bireyler ve küçük gruplar tarafından
yürütülmektedir. Bir kesimi devrimci örgütlere ait iken, öteki kesimler
(Rusya'nın belirli kesimlerinde çoğunluğu) herhangi bir devrimci örgüte bağlı
değildirler. Silahlı mücadele, birbirlerinden kesinkes olarak ayrılması
gereken, farklı iki amaca yöneliktir; önce,
bu mücadele kişilere, liderlere ve ordu ve polisteki görevlilere suikast
yapmayı amaçlar, ikinci olarak, hem hükümete ait, hem de özel kişilere ait
para kaynaklarına elkoyar. El konulan paralar kısmen parti kasasına, kısmen
özel silahlanma amacına ve ayaklanma hazırlığına, ve kısmen de tanımlamakta
olduğumuz mücadeleye katılan kişilerin geçimine gider. Büyük el koymalar
(Kafkasya'daki 200.000 rublelik, Moskova'daki 875.000 rublelik gibi olanlar)
gerçekten de öncelikle devrimci partilere gitmiştir -küçük elkoymalar
çoğunlukla, bazen de tümüyle "el koyucuların" geçimine gider.14
Lenin'in
de yönetiminde bulunduğu Rus Sosyal Demokrat Partisi içinde, 1900'lü yılların
başında önemli bir fikir ayrılığı yaşandı. Lenin'in önderliğindeki grup, şiddet
yoluyla devrim yapmayı savunurken, diğer bir grup daha demokratik yöntemlerle
Marxizm'i Rusya'ya getirmeyi savunuyordu. Leninistler, gerçekte sayıları az
olmasına rağmen, çeşitli baskı yöntemleriyle "çoğunluk" haline
geldiler ve Rusça "çoğunluk" anlamına gelen "Bolşevik"
sözüyle anılmaya başladılar. Diğer grup ise "azınlık" anlamına gelen
"Menşevik" sözüyle adlandırıldı.
Bolşevikler,
Lenin'in üstteki alıntısında tarif edilen şekilde örgütlenmeye başladılar:
suikastler, hükümete ait paralara el konması, resmi kurumların soyulması vs.
Çoğu sürgünde geçen yıllar sonucunda, Bolşeviklerin planladıkları devrim 1917
yılında gerçekleşti. Bu yıl iki ayrı devrim yaşandı. Şubat ayında gerçekleşen
ilk devrimde, Rus Çarı II. Nicholas tahtından indirildi, ailesiyle birlikte
hapsedildi ve demokratik bir hükümet kuruldu. Ancak Bolşevikler demokrasi
değil, "proleterya diktatörlüğü" kurmaya kararlıydılar. Ekim 1917'de
bekledikleri devrim gerçekleşti ve Lenin ile en büyük yardımcısı Leon
Trotsky'nin (Troçki) önderliğindeki komünist militanlar önce hükümet merkezinin
bulunduğu Petrograd'ı, ardından Moskova'yı ele geçirdiler. Her iki şehirdeki
çatışmaların sonucunda dünyanın ilk komünist rejimi kurulmuş oluyordu.
0 yorum: